GÜNCEL

DÜNYADAN

YAZI

“Paris için Barış” ve Trajedi Zamanlarında Görsel Tasarımcının Rolü

Fransa’nın başkenti Paris’te gerçekleşen terör olayları sonrasında, Jean Jullien’in Paris için Barış (Peace for Paris) isimli illüstrasyonu milyonlar tarafından paylaşıldı. Böylesi büyük çaplı trajik olaylar karşısında üretilen yaratıcı tepkiler her zaman eleştiri konusu olacaktır; ama basit, paylaşılabilir bir görsel mesaj çoğu kişi için bir umut mesajı hâline de gelebilir.

Rob Alderson, CreativeReview Blog, 16 Kasım 2015

Jean Jullien, Paris için Barış

Fransa’nın başkenti Paris’te gerçekleşen terör olayları sonrasında, Jean Jullien’in "Paris için Barış" (Peace for Paris) isimli illüstrasyonu milyonlar tarafından paylaşıldı. Böylesi büyük çaplı trajik olaylar karşısında üretilen yaratıcı tepkiler her zaman eleştiri konusu olacaktır; ama basit, paylaşılabilir bir görsel mesaj çoğu kişi için bir umut mesajı hâline de gelebilir.

Jean Jullien, Cuma gecesi Paris’te gerçekleşen terör saldırılarını haber alır almaz defterini açtı, mürekkep ve fırçayla bir yuvarlağın içine yerleştirdiği Eyfel Kulesi’yle oldukça basit bir barış simgesi çizdi. Bunu yapmak sadece bir dakikasını aldı ama bu imaj umut, isyan ve insanlık adına bir simge hâline geldi. Jullien bu görseli Instagram hesabında paylaştığında 160.000 beğeni, 3.400’den fazla da yorum aldı; afişlerlerde, pankartlarda kullanıldı; tişörtlerin ve ceketlerin üzerine basıldı; yüzlere ve saldırı alanına bırakılan kartlara çizildi.

Cuma gecesi akabinde bu olaylarla dolup taşan medya, bu imaj kadar arkasındaki ismi de konuştu. New York Times’dan Daily Telegraph’a, Wired’dan Slate’e kadar bütün medya platformları ondan bahsetme yarışına girdi.

Ancak Jullien’in tavrını sorgulayanlar da oldu; Jean, bu olaylara bir yanıt niteliğindeki bu imajı yaratmak için çok hızlı davrandığı ya da trajediden nemalandığı suçlamalarından sonra Instagram yorumlarını okumayı bıraktı (Pek çok defa, saldırının kurbanlarına ve onların ailelerine yardım sürecinde, herkesin bu simgeyi istediği gibi kullanabileceğini dile getirdi).

Twitter dünyası da sanatçıların olaylar karşısında kendi reklamlarını yapmak, olup bitenlere aşırı heyecanlı ve hafifser yaklaşıp hızlıca yaratıcı bir tepki üretme yarışına girmeleri konusunda şaşkındı. Rurik Bradbury, Twitter üzerinden Washington Post’a “insanların, aslında korkunç bir trajedi olan ama sanal ortamda herhangi bir olaymış gibi ele alınan bu olaylara oturdukları yerden dahil olmaları” konusunda tepki gösterdi.

Olayların sosyal medyada hızla yayılmasının iyi sonuçları da var. #PorteOuverte hashtagi, bu olaylar sonrasında Paris sokaklarında yardım bekleyen insanlara ulaşmak için kullanıldı, Facebook’un Safety Check’i de bu anlamda (belki mükemmel değil ama) faydalı bir özellik oldu.

Ama insanların sanal dünyanın trajedilere tepki verme biçiminden neden rahatsızlık duyduklarını ve Jullien’in, çiziminin bu kadar hızlıca yayılmasından neden “bir tür utanç duyduğunu” anlayabiliyorum.

Tasarımcıların böylesi büyük felaketlerin sonrasında durup – bugün ya da gelecekte ihtiyaç duymamız muhtemel olan yapılara ve hizmetlere bakarak – bir afiş üretmektense, pratik olarak nasıl bir katkı sağlayabileceklerini düşünmeleri daha mı iyi olurdu?

Benzer sorular 2011 yılındaki Japonya depremi ve ardından gelen tsunami felaketi ve bu yıl ocak ayında yaşanan Charlie Hebdo saldırısı sonrasında da ortaya atılmıştı.

İstemeden de olsa, bu olaylar, vaktinde verilen güçlü bir görsel mesajın nasıl dikkat çekebildiğini ve çekebileceğini göstermesi adına örnek teşkil ettiler. Bu olayların üzerine basarak kariyerinde yükselmeyi planlayan tasarımcılar var mıdır? Olmadığını umuyorum.

Ama eğer sanatçıysanız, ya da bir tasarımcı ya da bir illüstratörseniz, ne yaparsınız? Cuma gecesi Paris’te çekilmiş görüntüler karşısında, kafası allak bullak ve korku içinde öylece durup bakakalan tek kişinin ben olmadığımı sanıyorum. Jean – ve diğer pek çok tasarımcı – o an doğru olduğunu hissettikleri şey neyse onu yaptılar. Wired’a açıkladığı gibi, “bu bir illüstratörün tepkisinden daha çok içgüdüsel, insani bir tepkiydi.”

Bu anındalık ve verilen mesajın sadeliği, bir yanıyla Jullien’in ürettiği imajın neden bu kadar popülerleştiğini açıklıyor. Ama bu türden zamanlarda, imajların, görüp de inanamadığımız şeyleri anlamamızda ne kadar güçlü olduğunu da gösteriyor.

Bu hafta pek çok kişi gibi ben de Paris’teki olaylar hakkında binlerce kelime okudum, daha binlercesini de TV ve radyolarda dinledim. Bataclan Konser Salonu’nda olan insanlardan duyduklarım karşısında kanım dondu ve IŞİD’in yükselişine ilişkin uzun uzun analizler okudum. Daha iyi bilgilendim mi? Evet. Peki Cuma gecesi Paris’te ne olduğunu anlıyor muyum? Hayır.

İşte görüntülerin işin içine girdiği yer burası. Pek çok insan Paris ile dayanışma içinde olduğunu göstermek ve dehşetin karşısında umudunu ifade etmek istedi; işte Jullien’in simgesi de bunu yapmak için en kestirme yol oldu.