Barış Sembolünün Tasarımcısı Hatırlanmamalı mı?
- Yazar Admin, 25.12.2015
"Unutulmaz eserini karşılıksız olarak verdi. Barış sembolünün tasarımcısı hatırlanmamalı mı?"*
Gerald Holtom'un Nükleer Silahsızlanma Kampanyası (CDN) için 1958'de yaptığı amblem
21 Şubat 1958 gününün akşamüstü, orta yaşlı bir adam Twickenham banliyösündeki evinden kalkar, Londra’yı geçip Finsbury Park’taki Viktorya tarzı döküntü bir binaya doğru yola çıkar. Gerald Holtom, diğer yolcuların itiş kakışı arasında biraz farklı –sanatçı tipli derler ya – bir biçimde, koltuğunun altında portfolyosu ve ne briyantinle düzleşmiş ne de bir şapkanın altında hapsolmuş saçlarıyla durmaktadır. Sonunda, yeşil bir banliyö treni ve bir metro aktarmasının ardından, Blackstock Road’un tepesine varıp, tanıdık bir mekânın bitişiğindeki siyah bir kapıya ulaşır: Fish & Cook. Baskı ve kırtasiye. Holtom merdivenleri tırmanarak, kısa süre sonra Özel Polis Teşkilatı’nın dikkatini üzerine çekecek bazı kişilerin toplandığı bir ofise girer. “Haydi bakalım, Gerry, bize ne getirdin?” diye sorar biri. Holtom portfolyosunu açarak, içinden birkaç sayfa çıkarır: “Basit bir yaklaşım denedim,” diye söze başlar.
Senaryoda bu noktada Holton’ın küçük izleyici grubundan yükselen şaşkınlık ve gerilen sinirler vardır. “Ama biz bir güvercin istemiştik,” der biri. “Ya da bir zeytin dalı,” der öteki. “Ya da diğer yanağını çeviren bir yüz,” der bir üçüncüsü. “Bir çemberin içinde üç çizgiyle bu iş olmaz.” Bu ayçiçekleri satmaz, Bay Van Gogh. Alışılageldik anlatılar, sanatçı cesaretini toplayıp tekrar deneyene ve bu defa da başarana dek, işin reddini talep eder. Aslına bakılacak olursa, Nükleer Savaşa Karşı Doğrudan Eylem Komitesi (DAC) Holtom’un tasarımını oldukça beğenmiştir. Peace News’un fahri arşivcisi Bill Hetherington, bu sembolü Paskalya’da gerçekleşmesi gösteri için “derhâl kabul etmişti”. Bu sembol böylece o yıl 4 Nisan’a denk gelen Paskalya Yortusu’nda Trafalgar Meydanı’ndan Berkshire’deki Aldermaston kasabasında bulunan Atom Silahları Araştırma Merkezi’ne giden 85 km’lik yürüyüşte ilk kez görücüye çıktı. Bu, o büyük Aldermaston yürüyüşlerinin ilki ve son durağı Aldermaston olanların ise sonuncusudur. Gelecekte gerçekleşecek tüm yürüyüşler bunun aksi yönünde olup, DAC ile onun ardılı ve en güçlü sesi olan Nükleer Silahsızlanma Hareketi’nin arasındaki farkı ortaya koymuştur. DAC, Londra civarındaki ilçelerde hiçbir engel olmaksızın nükleer silah imalatına, bu eylemin gerçekleştiği yerde dikkat çekmek istemiştir. CND (Nükleer Silahsızlanma Kampanyası) ise İngiliz muhalefetinin geleneğine daha uygun bir çizgi izleyerek – Londra’ya yürümüş – ve dikkatlerin odağı da medya ve siyasetin ikiz merkezleri olan Fleet Caddesi ve Westminster’a birkaç yüz metre uzaklıkta toplanmıştır. Ancak nükleer karşıtı hareketlerin düşünsel farklılıkları ne olursa olsun, Holtom’ın tasarımı hepsinin ortak noktası olmayı sürdürmüştür.
©Succession Picasso, Barış Güvercini
Kimse bu sembol üzerinde hak iddia etmez. Holton’ın kendisi de telif hakkı talep etmemiş ve bu amaç uğruna mücadele veren herkesin onu özgürce kullanmasını istemiştir. 1964 yılında Christopher Driver (daha sonraları Good Food Guide’ın editörlüğünü de üstlenen pasifist yazar), bu sembolü “muhtemelen seküler bir amaca yönelik yaratılmış en kuvvetli, en hatırda kalır ve en uyarlanabilir imge” olarak ifade etmiştir. Dünyanın geri kalanı da onu farklı hareketler için de kullanmıştır – Birleşik Devletler’de feminizm ve insan haklarının yanı sıra Vietnam Savaşı’na muhalefet amacıyla da benimsenerek, nihayetinde yalnızca “bombaya karşı” ifadesiyle güçlü bağını geride bırakarak daha genel anlamda ve özellikle de yerleşik düzene muhalefet ettiği oranda, barış ve adaleti temsil eder olmuştur. Bu süre içerisinde çeşitli düşmanları da olmuştur. 1973 yılında Güney Afrika’nın apartheid hükümeti onu yasaklamaya kalksa da, benimseyenlerin sayısı daha fazla olmuştur. Anarşizmin çember içine alınmış A harfinin köklerinin 19. yüzyıla dayadığı söylenir – A, anarşizmin, O ise düzenin (ordre) sembolü olup, anarşinin düzenin anası olduğu söylenir (P. J. Proudhon’un bunu açıkça ifade etmiştir). Ancak bu popüler punk monogramının kendine Holtom’ın tasarımını örnek aldığını düşünmek çok da zor değildir.
©Stephane Mahe, Reuters
Bu ayın başlarında, Fransız grafik tasarımcı Jean Jullien, sembolün tanınmış üç hattını, tabanda iki yatay çizgi ve çemberi delen bir uzantı ile anında tanınabilen bir Eyfel Kulesi’ne dönüştürdü. Sembolün altmış yıllık ömründeki belki de en hatırda kalır uyarlaması, Jullien’e göre, “bir illüstratörün tepkisinden ziyade, içgüdüsel ve insani bir tepkinin sonucu olarak” ortaya çıkmıştır. Paris’teki saldırıların 24 saat ardından, bu yeni sembol tişörtlere, afişlere ve bayraklara basılmıştır. Kimse görmeksizin, bir çocuğun elinden de çıkmış olabilecek bu sembol, keder ve umut hislerini iletmeyi başarmıştır. Jullien’in kendi görüşüne, “en kuvvetli imgeler çözümlenmesi için derin bir kültürel altyapı ya da sanat tarihi bilgisi gerektirmeyenlerdir... Farklı kültürlerden insanların onu görür görmez tanımaları gerekir... İmgeyi çözümlemeden onu anlarsınız ki, şahsen kelimelere başvurduğunuzda karşınızdaki engel daha büyük oluyor.” Fakat Jullien’in elinde Eyfel Kulesi vardı. Holtom’ın yaptığı tasarımı açıklaması daha güçtür. Bir düşünceye göre, çemberin içindeki çizgiler, semafor dilinde nükleer silahsızlanmayı ifade eden N (nuclear) ve D (disarmament) harflerini temsil etmektedir. Holtom’ın kendisi, 1973 yılında kaleme aldığı bir yazıda, tasarımının bir nevi otoportre olduğunu ifade eder: “Derin bir ümitsizlik içindeydim... Avuçlarım dışa dönük ve aşağı doğru, adeta Goya’nın tablosundaki idam taburu karşısındaki köylününküler gibi açılmıştı. Bu kurguyu çizgiye döküp, etrafına bir çember çizdim.”
Goya, 3 Mayıs, Prado Müzesi
Her iki açıklamada sonradan yapılmış olup, fazlasıyla doğrudandır. Çizimler, adeta cümleler gibi, bilinmez bir yerden gelirler. Ayrıca, kim bir açıklamaya ihtiyaç duyar ki? O sembolü ilk kez gördüğüm ve CND’ye ait bir rozet olduğunu düşündüğüm zamanı anımsıyorum. O siyah-beyaz tasarımın zarafetine kapılmıştım, nasıl da saf, isyankâr ve gizemliydi... 1961 yılıydı. Civar kasabalardan birinde yaşayan tanıdık bir doktorun eşinden daha fazla rozet ve kitap almak için trenle yola çıkmıştım. Yalnızca bir rozet sevdalısı değil, samimi bir tek taraflı silahsızlanma yanlısıydım. Ancak fakrettim ki, bir rozet almayı kabul eden okuldan birkaç arkadaşım arasında o teneke düğmeyi beğenenler vardı. Logolar günümüzde her yerde olsalar da, o zamanlar bir hayli nadirdiler. Londra Transport’un yuvarlak ve düz çizgisi ve elbette Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin de o çember simgesi vardı. Fakat bunlar haricinde 1950’lerdeki eğilim hâlen bir arma ve sıkışıklık ya da karmaşanın içinde okunulmaz hâle gelen baş harfler yönündeydi. Holtom’ın rozeti ise, her şeyden önce, yeniydi.
Holtom, 1985 yılında 71 yaşında öldü. Royal College of Art mezunu, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir vicdani retçi ve ilk nükleer savaş muhaliflerindendi. Anladığım kadarıyla, tasarımında tek kuruş bile kazanmamış ya da kazanmak istememişti. Adına bir anıt ya da plaket olmamalı mı? Bu hafta, 1960’lardaki ofis blokunun Twickenham Holly Road’daki 2 numaraya taşındığını keşfettim. Böylesine değişmiş bir yerde onu anmanın pek bir anlamı yok. Öte yandan, Finsbury Park’ta, 1958 Şubat’ında portfolyosu ile ziyaret ettiği bina hâlâ ayakta. Tasarımının kabul edildiği ve uzun zaman önce King’s Cross’a taşınan Peace News’e ait olan o toplantı odası, şu sıralar bir avukat tarafından kullanılıyor. Aşağı katta, mucizevi bir biçimde, Fish & Cook, Fish ya da Cook olmasa da, Bay Raj sayesinde hâlen kırtasiye ürünleri satıyor. Dükkân, Cezayirli pastacılar, helal kasaplar, Etiyopyalı şarküteriler ve Çinli noodle barları arasında yer almakta. Burası, barış adına çizen bir adamı anmak için uygun bir yer olsa gerek.
* Ian Jack; The Guardian, 28 Kasım 2015
İngilizceden çeviren: M. Emir Uslu