GÜNCEL

GMK'DAN

GÜNCEL

Bir Manifesto: First Things First 2020

First Things First (Önce Öncelikler) Manifestosu, 1963 yılında Ken Garland tarafından kaleme alındı. 20 tasarımcının altına imza attığı ve 1964’te ilk kez The Guardian gazetesinde yayımlanan manifesto, grafik tasarımcıların mesleki sorumluluklarının ve tasarım önceliklerinin tartışılmasına önayak olan önemli bir adımdı. Manifesto, 1999’da dünyadan daha fazla sayıda tasarımcının katılımıyla güncellendi. GMK olarak 2002 yılında, o dönem çıkardığımız "Dedi ki" serisi kapsamında, bu manifestoyu Türkçeye çevirip tasarım ortamıyla paylaştık. 50. yıldönümü olan 2014’te ise, bu defa tüm dünyadan 1600 tasarımcı manifestoya bağlılığını tazeledi.

Bugün içinden geçtiğimiz ve tüm insanlık olarak sorumlusu olduğumuz iklim krizi karşısında First Things First, daha da fazla önem taşıyor. Şu an, tasarımcılar olarak üretirkenki önceliklerimizi tekrar düşünme; neyi, nasıl ve kim için tasarladığımızı aciliyetle sorgulama zamanı! GMK olarak, bu aciliyetten hareketle güncellenen manifestonun 2020 Türkçe versiyonunu sizlerle paylaşıyor, tüm tasarımcıları bu global dönüşüm hareketine kulak vermeye çağırıyoruz.


 

Biz, aşağıda imzası bulunanlar, kapitalizmin çarklarını her daim yağlı ve işler tutma çabasıyla, çıkarları insanlardan ve gezegenden üstün tuttuğumuz bir dünyada yetişmiş tasarımcılarız.

Zamanımızı ve enerjimizi, her geçen gün daha fazla, talep edilenin üretilmesi, kitlelerin sömürüsü, kaynakların tüketilmesi, çöp sahalarının doldurulması, havanın kirlenmesi, sömürgeleşmenin yaygınlaşması ve gezegenimizin başına gelen altıncı kitlesel tükeniş uğruna harcadık. Kimi türlerin konforlu ve mutlu hayatlar sürmesini sağlarken, diğerlerine zarar verdik; tasarımlarımız kimi zaman dışlamaya, yok etmeye ve ayrımcılığa hizmet etti. 

Birçok eğitimci ve profesyonel tasarımcı bu ideolojinin izinden gidiyor; piyasalar bunu ödüllendiriyor; birbirinin taklidi işler ve sosyal medyadaki “like” seli ise bunu perçinliyor.

Bu yönde teşvik edilen tasarımcılar yetenek ve hayal güçlerini; hızlı giyim, hızlı arabalar, fast-food, kullan-at bardaklar, balonlu naylonlar ve sonu gelmeyen tek kullanımlık plastikler, stres çarkları, hazır mikrodalga yemekleri ve burun kılı alma makinelerinin satışına vakfediyor. Sağlıksız beden imgeleriyle diyetler; sosyal izolasyon ve depresyona yol açan ürün ve uygulamalar ile dengesiz gıda sistemleri pazarlıyor; yutulacak ilaçlar, tıklanacak tiktoklar, ardı arkası kesilemeyen kaydırmalar ve bunları sonsuzca tüketme arzusu satıyoruz. Evet, reklam işleriyle faturaları ödemek daha kolaydı ama pek çok tasarımcı, tasarımcılığın büyük ölçüde bundan ibaret olmasına izin verdi. Dünyanın tasarım anlayışı da böyle şekillendi.

Birçoğumuz bu tasarım anlayışından giderek daha çok rahatsızlık duymaya başladık. Bu yüzden neyi nasıl tasarladığımız konusunda büyük bir değişim için çağrıda bulunuyoruz. İklim değişikliği; sınıf, ırk ve cinsiyet temelli tahakkümlerden bağımsız değildir, artık yalnızca sürdürülebilirlik talebiyle yetinmeyip, mevcut olanı geri döndürecek ve iyileştirecek yeni sistemler yaratmamız gerekiyor. 

Ne yapmalıyız? 

Tasarım tarihini, süreçlerini ve tasarım etiğini incelemeli, sorgulamalı; yeni yaratıcılıklar, kaynaklar, işbirlikleri ve tasarım dilleri geliştirmeliyiz.

Sosyal adalet, iyileşme, ortak yaşam ve karşılıklı saygıya yönelik çalışmaları desteklemeliyiz.

Doğadan bağımsız olmadığımızı kavramalıyız; bizler karmaşık bir sistemin parçasıyız ve eylemlerimizi de bunun bilinciyle gerçekleştirmeliyiz.

Sömürücü ve sahiplenici olmayan türdeki sosyal-çevresel ilişkilerin hayata geçirilmesi, araştırılması ve birlikte inşası için daha kapsayıcı, anlayışlı, müdahil eylemlerle, sürdürülebilirliğin ötesinde bir zihinsel dönüşümle mesleğimizin önceliklerini tersine çevirmeliyiz.

Tasarımlarımız ve onların üretimi, dağıtımı ve kullanımı ile Dünya ve onun üzerindeki canlı yaşam arasındaki ilişkiyi yeniden tesis etmeliyiz.

Yeteneklerimizi, insanlığın daha ekolojik bir medeniyet yolunda iyileştirilmesi için kullanmalıyız.

Tüm bu ilkelerin çokdisiplinli tasarım eğitimine de dahil edilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Tasarımın tek bir hedefe indirgenmesine karşıyız, bu mümkün değildir. Ancak niyetimiz hayatı sıkıcılaştırmak da değil. Önerimiz, önceliklerimizin daha faydalı, verimli ve adil tasarım biçimleri yönünde dönüşmesidir.

1964’te, yeteneklerimizin daha iyi amaçlarla kullanılmasına yönelik ilk metin, yediden yetmişe 22 görsel iletişimci tarafından imzalandı. Bunu 2000 yılında, 33 tasarımcının imzaladığı, ilk çağrının yeniden düzenlenmiş versiyonu izledi ve 2014’te, manifestonun 50. yıldönümünde, tüm dünyadan 1600 tasarımcı First Things First (İlk Önce Öncelikler) Manifestosu’na bağlılığını tazeledi. Gezegenimizdeki temel yaşam sistemlerinin süregelen tahribatıyla, bu mesaj daha da aciliyet kazanmıştır. Dünya Günü’nün 50. yıldönümünü kutlarken, geçmiş manifestoları daha büyük bir aciliyetle güncelliyoruz, zira iklim krizinin sonuçları gözümüzün önünde katlanarak artıyor. İklim konusunda derhal harekete geçmek zorundayız.

Harekete geçenler arasına sen de katıl.

İklim için harekete geç! First Things First 2020 Manifestosu’nu imzala!