TASARIM ÜZERİNE

RÖPORTAJ

GMK RÖPORTAJLAR

GMK Röportajlar #3: Davut Yücel

Davut Yücel, 37. Grafik Tasarım Ödülleri’nde Natama Şiir ve Eleştiri Dergisi için yaptığı kapak tasarımıyla En İyi Dergi Kapağı Tasarımı Ödülü’nü aldı. Ancak Natama onun için yalnızca bir tasarım değil, bir editoryal tasarım konusu. Edebiyat ve yayıncılığa olan ilgisinin ve uğraşlarının tasarım ile kesişimi. “İçerik hazırlığı ve onun tasarıma bürünmesi, yani editoryal bir yayının tüm hazırlık süreci keyif veriyor bana” diyen Davut Yücel ile GMK Röportajlar’ın üçüncüsünü gerçekleştirdik. Üyemiz Davut Yücel yazıdan görsel şiire hem birbiriyle ilişkili hem de birbirinden ayrı merak ve uğraşların dahil olduğu, kendi deyişiyle “dolambaçlı bir yol” olan tasarım serüvenini anlattı.*



GMK: Grafik tasarımcı olmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz? Bize serüveninizden bahseder misiniz?

Davut Yücel: Aslında grafik tasarımcı olmamaya karar verdiğim tarihten bahsedebilirim. Babam porselen ve seramik üzerine çalışan bir desinatördü. Ağabeyim röprodüksiyon resim işleri yapıyordu, kardeşimse sonradan güzel sanatlar öğrencisi oldu. Yani görsel sanatlara yönelik belli bir ilgi ve kültürün olduğu bir evde büyüdüm. Grafik tasarıma ilişkin olarak Freehand, Quark, Photoshop gibi programlar elimin altındaydı zaten. Öte yandan babamın büyük kütüphanesi de her zaman ilgimi çekmişti ve küçüklüğümde, hatırladığım kadarıyla, ben yalnızca yazı yazmak istiyordum. Görsel tarafı ağır basan işlerle arama belli bir mesafe koymak istemiştim. Şimdi bakınca komik geliyor tabii bu düşünce. Yine de, kendime çizdiğim bu dolambaçlı yolun bugün yaptığım iş üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu görüyorum.


GMK: İletişim tasarımında ilgi duyduğunuz ya da çalıştığınız belli bir alan var mı?

DY: Kitap ve dergi tasarımı her yönüyle ilgi odağım oldu her zaman. Daha doğrusu, editoryal tasarım. İçerik hazırlığı ve onun tasarıma bürünmesi, yani editoryal bir yayının tüm hazırlık süreci keyif veriyor bana. Ve evet, mesela bunu bir afiş üzerinden yaşamak da aynı zevki verebilir, interaktif bir platformda yaşamak da. Ama pratikte, yaşamım içerisinde bunları bir araya getirebilen en olası mecranın kitap ve dergi olduğunu söyleyebilirim. Tabii temel unsur olarak tipografiyi, harf tasarımını da böyle bir süreçten ayrı düşünemiyorum.


Yapı Kredi Kültür Sanat etkinlikleri için afiş ve broşür çalışmaları.


GMK: Sizce bir tasarımcının tasarım anlayışı ile müşterinin beklentileri veya kararları arasında nasıl bir denge olmalı?

DY: Bunun karşılıklı kurulması gereken bir denge olduğunu düşünüyorum. Müşteriden brief almadan önce iki tarafın da akılda tutması gereken bir denge. Diğer yandan doğru bilgiyi almak ve anlamak gerçekten zor. Tasarımcının, müşterinin ve işin sahip olduğu potansiyeli anlamaya çalışmak işimizin önemli bir parçası. Bunun yollarını bulmaksa tamamen kişisel tecrübelere dayanıyor.


(Sol üstten saat yönünde) Banka ikramiye evi için ilanlar, workshop çalışması için afiş / Natama bir şiir dergisidir, ISType 2015 Swift için föy / Bahar Gökten, Jeff Talks için afiş / Eminönü is here, Eminönü konulu proje için afiş.


GMK: Yaşadığınız şehrin tasarımlarınızı etkilediğini düşünüyor musunuz?

DY: Etkilenmemenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Nasıl ki konuşmayı, anadil dediğimiz şeyin kurallarını bir kitaptan didaktik bir şekilde öğrenmediysek, göz eğitimimizi de aynı şekilde sabit ya da belirli bir yerden öğrenmiyoruz. İstanbul denince akla ilk gelen şey şehrin ne kadar kozmopolit olduğu ama bundan öte bir şey bence bu. 2019 yılındayız ama şehrin çok temel şeylerini bile henüz yeni deneyimliyoruz. Örneğin eğer bir gün İstanbul ikiye bölünürse, yani kanal projesi gerçekleşirse şehir neye benzeyecek, çok merak ediyorum. Kurulacak yeni şehrin iletişim dili, yol tabelası, kaldırımı vs. nasıl olacak acaba? Kırmızı üzerine beyaz çerçeveli mevcut şehir yönlendirme sistemi mi kullanılacak orada da? Bir şey var ki internet ya da sosyal medya İstanbul’dan çok daha kozmopolit. Yaşadığım şehrin kozmopolitliği bayağı geleneksel bir hâl aldı artık.

GMK: Bugüne dek yaptığınız işler arasında sizin için en önemli olanlar hangileri?

DY: Biri, Bilgi Üniversitesi’nde öğrenciyken Esen Karol’un verdiği “editoryal tasarım” dersi kapsamında çalıştığım bir dergi ve kitap projesine ait ürünlerdi. O zamana kadar birçok dergi yapmıştım ancak bu kez deneyemediğim şeyleri denemek istediğimi söylemiş, küçük oyunlar yapmıştım. Profesyonel bir iş değildi elbette ama yine de birine sunmak, bu işi duygu olarak kendi kendime denediğim şeylerin ötesine taşımıştı. Kitapsa “John Cage” üzerine yine bir tür denemeydi. Sonra bu kitabı acaba gerçekleştirebilir miyiz diye Cage’in de öğrencisi bir ağabeyle oturup konuşmuştuk ancak telif sorunları dolayısıyla gerçekleşmemişti proje. Diğeri de 2013’ten beri yayımlanmaya devam eden Natama Şiir ve Eleştiri dergisi. Aynı zamanda küçük bir yayınevi de olan Natama, sanırım 2012’den beri hayatımın içinde ve büyük bir yerini kaplıyor.


Natama dergisinin yeni yayın dönemi kapak tasarımları.


Natama, kapak ve iç sayfa tasarımları.


Natama, iç sayfa tasarımları.


GMK: Bugüne dek sizi en fazla etkileyen tasarım hangisi ve neden? 

DY: Belki ilk sorudan rol çalacak ama galiba beni en çok etkileyen tasarım, çocukluğumda sürekli sayfalarını karıştığım evdeki sumo boy dünya atlaslarıyla şimdinin Ikea’sına benzer kataloglar. Tabi acaba nasıl bir tasarımdan söz ediyoruz? Emigre dergisi, ürün olarak ortaya koydukları bir yana fikirleri hep yol açıcı oldu benim için. Birçok şey sayılabilir belki ama Bülent Erkmen’in bir Jeff Wonders konuşmasında özetle “herkesin her şeyi anlamasının gerekmediği” çerçevesinde söyledikleri beni çok etkilemişti.

GMK: Aldığınız ödüllerin size ne gibi katkıları oldu?

DY: Çok ödüllü biri değilim ama az ya da çok fark etmeksizin ödül, isminizin duyulmasına katkı sağlıyor en başta. Bunun yanında yaptığınız çalışmanın bir karşılığının olması, takdir edilmesi iyi hissettiriyor tabi. Ama yine de buraya bir şerh koyup ödül konusunun trajik bir tarafının olduğunu da söylemeliyim.


"2debir", portfolio kitabı.



GMK: Size göre iyi tasarım nedir?

DY: Bu soruya net bir cevap vermem zor herhalde. “Çalışıyorsa” doğru kurulmuş bir tasarımdır ama bunu “farklı” bir şekilde yapıyorsa iyi bir tasarımdır sanırım. Fakat o farklı şey bir tür yabancılaşma mı, mesafe koymak mı, onu bilmiyorum.


GMK: Bugüne dek işlerinizde telif sorunlarıyla karşılaştınız mı?

DY: Bir keresinde önerdiğim tasarım kabul edilmedi ve bu sebeple çalışma hayata geçmedi. Ancak birkaç sene sonra öğrendim ki tasarımımı başka birine uygulatıp kullanmışlar.


GMK: İletişim tasarımı alanındaki güncel işleri takip ediyor musunuz? İlgiyle takip ettiğiniz tasarımcılar/projeler var mı?

DY: Sascha Lobe’nin her işini seviyorum. Almanya’dan Schultzschultz, New York’tan Matt Willey’i takip ediyorum. Chris Clarke, Benoit Bodhuin de ilk aklıma gelenler arasında. Design Observer’ı, Ellen Lupton’ı takip etmeye ve tabii ülkedeki çağdaşlarımı kaçırmamaya çalışıyorum.


(Soldan sağa) "Alfabe", Kitap-lık dergisi 200. sayısı için okurlara armağan posteri / "Bir Görünürlük Eylemi: Kamuflaj", sergi afişi.


GMK: Tasarım dışında uğraştığınız alan/alanlar var mı?

DY: Türkiye’nin yarısı tasarımcıysa diğer yarısı da şair. Ben her ikisiyim. Yazıya ve okumaya ilgim en az tasarıma olan kadar eski. Yayımlanmış iki adet kitabım var. Ayrıca edebiyat eleştirileri yazıyorum. Bunun yanında 2013’den bu yana çıkan Natama Şiir ve Eleştiri Dergisi’nde hem editörlük hem de tasarım yapıyorum. Editoryal bir yayın tasarlama zevkini her aşamasıyla yaşıyorum yani. Bağımsız bir yayın olmamızdan ötürü de tüm yayıncılık işlerini küçük bir ekip olarak yürütüyoruz. Hem yazar hem de tasarımcı olarak burada edindiğim tecrübe çok farklı. Tasarımcı refleksiyle değil ama görsel kültür aktörleri olarak grafik tasarımcıların düşüncelerini merak ettiğim bir şey var: görsel şiir (visual poetry). Görsel şiir, dönemi için yenilikçi bir şiir hareketi olmayı amaçladı. 2006-2009 yılları arasında benim de bu alanda küçük bazı çalışmalarım oldu. Bir antoloji yayımlandı, bazısında benim de yer aldığım yurtdışı sergileri oldu. Edebiyat ve yayıncılığın haricinde çok çok nadiren de video işler üretiyorum. 2016 yılında “Bir Görünürlük Eylemi: Kamuflaj” isimli karma bir sergide yer aldım.


"Meeting Jim", film afişi.


GMK: Son dönemde üzerinde çalıştığınız yeni projeleriniz var mı?

DY: Natama Yayınları’ndan dört kitaplık yeni bir seri çıktı. Çok taze. Dergininse yeni sayısı bitti sayılır, son okumalardayız. Bir sergi için çalışacağım, başka kapaklar da var. Çok yoğun değil ama en güncel işler bunlar şimdilik.

GMK: Ne zamandır GMK üyesisiniz? GMK’nın çalışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

DY: Sanırım üç yıldır üyeyim. Mesleğimizin belli bir saygınlığının söz konusu olabilmesinde GMK’nın önemli bir rolü var.



Yapı Kredi Yayınları için bez çanta tasarımı


GMK: Mesleğinizin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

DY: Teknolojinin bugün bizim için bile çok hızlı ilerlediğini düşünüyorum. Bu yalnızca teknik değil zihinle de ilgili bir durum. Bunun karşısında insan olarak belli bir hafızamız, kullanım alışkanlıklarımız var. Mesleğim bu ilerlemede o sınırları aşmak, en azından zorlamak ya da test etmek için iyi bir araç. Neredeyse geleneğin kalmadığı bir zamana ilerliyoruz. Ama bu yok olmak ve yok etmek anlamına gelmiyor. Bu, çok bilinçli olmasak da, zamanı elimizde tutmak gibi geliyor bana ve bu güzel bir his.

GMK: Bugünkü siz, mesleğinin henüz başındaki size ne söyler?

DY: Gece uykusu önemli :) ◼︎

 

*Röportaj: Eda Gündüz (GMK Üyesi)