TASARIM ÜZERİNE

RÖPORTAJ

GMK RÖPORTAJLAR

GMK Röportajlar #10: Özge Güven

GMK Röportajlar’ın onuncusunu üyemiz Özge Güven ile gerçekleştirdik. Özge Güven, TBWA İstanbul Design Community’nin tasarım direktörlüğünü sürdürüyor. 37. Grafik Tasarım Sergisi’nde (2018) “Fear and Fantasy Festival” işiyle kurumsal kimlik ve “TBWA Design Community” işiyle de hareketli görüntü tasarımı kategorisinde ödül kazanan tasarımcının çalışmaları bugüne dek GMK’nın yanı sıra  D&AD, Cannes Lions, One Show, Golden Drum, European Design Awards, Epica, Dubai Lynx, Loeries, Felis, Kristal Elma, Kırmızı gibi pek çok yarışmada ödül kazandı; Creative Review, Lurzer's Archive gibi uluslararası yayınlarda yer buldu. Ağırlıklı olarak kültür-sanat alanında işler üreten ve günümüzde tasarımın içerikten ziyade trendlere bağlı “yeni” algısına göre şekil bulmasını mesleki bir sorun olarak gördüğünü ifade eden  Güven’le mezuniyet projesi “Fersude”den bugüne uzanan profesyonel serüvenini konuştuk.*




Grafik tasarımcı olmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz? Bize serüveninizden bahseder misiniz?

Grafik tasarımcı olmaya Grafik Tasarım Bölümü’nden mezun olmaya yakın karar verdim. Üniversiteden önce, mesleki anlamda ne istediğimi çok da düşünmeden, sadece çiziyordum. Yorumlara göre resim becerim iyiydi, beni yönlendiren bir profesyonele göre de çizgilerim grafik tasarım için çok uygundu. Bu ne demek, inanın hâlâ anlamış değilim, yani bunlar benim için bir dayanak oluşturmadı. Grafik tasarımın iyi çizmek, iyi veya güzel görüntüler oluşturmanın ötesinde bir uğraş olduğunu, anlam yaratmak ve o anlamı görselleştirmek olduğunu keşfedişimle başladı her şey. Yani net bir karar anım yok.

İletişim tasarımında ilgi duyduğunuz/çalıştığınız spesifik bir alan var mı?
Bir döneme kadar bu soruya yanıtım kitap tasarımıydı. Hâlâ da çok ilgi duyuyorum, ama artık daha farklı bir tasarım yaklaşımına sahibim. Örneğin bir içerik vardır ve sizden bunu bir kitaba, postere vs. dönüştürmenizi isterler. İçeriği algılayıp, bu içerik aslında neye dönüşseydi bedenini bulurdu gibi sorular kafamı meşgul ediyor son zamanlarda... Beden dediğimiz birbirinden çok farklı formlar, nesneler olabilir. İçeriğe dair “ne?” sorusunun yanıtını, bedenin formuyla veren tasarıma artık daha fazla ilgi duyuyorum.



İKSV 16. İstanbul Bienali için iletişim kampanyası tasarımı 2019 | Tasarım ve Sanat Yönetimi: Özge Güven | Fotoğrafçı: Beste Zeybel | Film Yönetmeni: Ali Demirel | Yaratıcı Yönetmen: İlkay Gürpınar |İKSV 16. İstanbul Bienali | Müşteri:  Ajans: TBWA İstanbul-Design Community



 

İşlerinizde tasarım anlayışınız ile müşterinin beklentileri veya kararları arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz?
Bu dengeyi, anlamak ve anlatmakla kuruyorum. Müşterinin beklenti ve yorumlarını dinleyip kendime tercüme ediyorum. Müşteri çoğu zaman ne demek istediğini ‘tasarım dilinde’ doğru cümlelerle anlatamıyor pek tabii... Yapıcı ya da yıkıcı her yorum ve talepte aslında ne denmek istendiğini görmeye çalışıyorum. Neyi nasıl söylemek ve görmek istediklerini anlamak için karşı tarafa bolca soru sormak, size henüz ne istediğini bilmeden gelen müşteri için de iyi bir çalışma oluyor doğrusu. Bu, her iş özelinde değişkendir elbette, ama cömertçe soru sormak, müşterinin ne istediğine karar vermesine ve kafasının daha berraklaşmasına yardımcı oluyor.

Yaşadığınız şehrin tasarımlarınızı etkilediğini düşünüyor musunuz?
Yaşadığım şehrin tasarımlarımda bir yansıması olduğunu sanmıyorum. Yaşadığım şehir kişiliğimi etkiliyor, kişiliğim de tasarımlarımı. Ama buna tam olarak etki, en azından doğrudan görsel bir etki ya da yansıma diyemiyorum.



"Alice" müzikali için kimlik ve iletişim kampanyası tasarımı, 2019 | Tasarım ve Sanat Yönetimi: Özge Güven | Fotoğrafçı: Emre Doğru | Yaratıcı Yönetmen: İlkay Gürpınar | Müşteri: Alice Müzikali | Ajans: TBWA İstanbul-Design Community





 

Bugüne dek yaptığınız işler arasında sizin için en önemli olan hangisi?

Benim için farklı sebeplerle önem ve anlam taşıyan birçok iş sayabilirim, ancak burada bir tanesine işaret etmek isterim, düşününce en ağır basan bu oldu: Diploma projem “Fersude”. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü mezunuyum ve bilen bilir ki proje yaratmak, kabul ettirmek ve mezun olmak bir iştir! Alternatif projeler çıkarıyor, neden o konuları işlemek/tasarlamak istediğime dair notlar alarak ilerliyordum, yazarak düşünüyordum. Ortaya olası bir sürü proje çıkıyordu ama aradığım değildi hiçbiri. Yazılar birikti ve proje danışmanım Emre Senan’ın da yönlendirmesiyle konumu sunacağım gün jüriye bunun bir metin olacağını belirttim. Jüri çok da yorum yapmadan kabul etti. Ama proje, bir beklenti yarattı tabii. Daha önce böyle bir şey yapılmamıştı ve buna açık olmalarına minnet borçluyum. O gün öğrenci olan ama o günden sonra profesyonel hayata atılacak bir tasarımcı adayı olarak, kendime grafik tasarıma dair sorular sorup, onları yine kendim yanıtlıyordum. Proje de ister istemez soru-cevap formatında gelişti, ama son ana kadar ne yaptığımı pek düşünmeden ilerledim; bunları nasıl, ne olarak sunacağımı bilmiyordum. Yazdıklarımı proje yöneticim Emre Senan’a okutuyordum tabii. O da şu konu hakkında düşündün mü gibi sorularıyla yeni başlıklar açıyordu kafamda. Yazmam için verdiği destek unutulmaz! Derken, İstiklal Caddesi’nde Robinson Kitabevi’nin vitrininde “Grafik Tasarım Ne İçindir? isimli yeni bir kitap gördüm. Kitap, sorduğum soruların, o kitaba göre cevaplarıyla doluydu ama cevapların büyük kısmı benimkilerden çok farklıydı. Sunumum o kitap oluverdi. Sunumum için o kitabın aynısından 10 adet ürettirdim, benim yazılarım da o kitabın baskısı üstüne basıldı. Bir tür işgal yani. Baskı makinalarının boya temizliği için aynı kâğıda üst üste baskı yapılıyor ve bu kâğıda “fersude” deniyormuş. Projemin ismi de buradan geldi: “Fersude: Özge Güven Özge Güven ile Grafik Tasarım Konuşuyor”.


Diploma projesi "Fersude"nin sunumu sırasında, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

Bu iş, benim için şunu en baştan netleştirmişti. Grafik tasarım, dili görüntüye tercüme eden ve bunun farklı aksanlarla (tasarımcılarla) yapıldığı bir şeydi. Bazen gelen iş, bazen de tasarlanan durum başlıbaşına bir soru olabilir. Ben de bir işe başlarken onu bir cümleyle anlatmaya çalışıp, doğru kelimeleri bulmaya çalışıyorum. En önemlisi de, olmaması gereken kelimeleri buluyorum ve bunu bulduğumda ortaya “bence” olması gereken kalıyor. Bir işi tasarlamaya başlarken kendi sağlamamı her zaman önce “Ne yapmamalıyım?”, “Bu iş nasıl olmamalı?” sorularıyla yapıyorum, sonra geriye kalan “Nasıl olmalı?”larla oynuyorum. Ortaya yeni bir anlam, bazen de soru çıkıyor görüntü olarak. Herkesin kendi çözüm yolları vardır, benimki de bu. Bana kattığı bu yaklaşım sebebiyle “Fersude” çok önemlidir. Bu yüzden sorunun yanıtı da bu iştir.

Bugüne dek sizi en fazla etkileyen tasarım hangisi ve neden?
Tek bir tasarıma işaret etmek istemem. Birçok farklı şeyden büyük heyecan duydum, duyuyorum ancak editoryal yapılar ve kurgularla karşılaşmak, yazı ve anlamıyla çok basit ve çabasız inşalar üreten tasarım ve tasarımcıları izlemek beni hep etkilemiştir. İnsana benzeterek ifade edersem; tasarımın serinkanlı, açık ama boş konuşmayan, kusur varsayılanı iyi taşıyan, yeni bir şey söyleyen, tuhaflıklarıyla merak uyandıran ve davetkâr olanına ilgi duyarım derim.



3. İstanbul Tasarım Bienali için iletişim kampanyası tasarımı, 2016 | Tasarım: Özge Güven-Pemra Ataç | Fotoğraf ve Film Yönetimi: Cansu Boğuşlu | Müşteri: İKSV İstanbul Tasarım Bienali


 

Aldığınız ödüllerin size ne gibi katkıları oldu?
Bir işin, yarışmaya başvurmuş hasılatın arasında dikkat çekmiş, heyecan uyandırmış olması, sanırım kişinin kendisine ve mesleğine karşı heyecanını desteklemiş oluyor. Yakaya bazı rozetler eklemek gibi, tescil belgesi gibi… Birçok “En İyi …”, “En Başarılı ...” gibi ödüller aldım ve bunun hazzı hoş. Ama bir yarışma düzenliyor olsam, birinci, ikinci, üçüncü gibi “en” seviyesi artan-azalan bir sistem kurmazdım. Tasarım ödüllerinde kaçınılmaz şekilde elmalarla armutlar aynı koşullarda değerlendiriliyor, oysa her işin konusu ve tasarımcının o konuyu ele alışı bambaşkadır. Bu işler arasında iyi ya da biraz daha az iyi ayrımı yapmak bana doğru gelmiyor. “Ödüle değer” iş olmalı diye düşünüyorum.

Size göre iyi tasarım nedir?
.

İyi tasarlanmış mı demek gerek acaba? Doğru tasarlanmış mı? Sorusunu doğru cevaplamış tasarım mı? Bir tasarımın ‘iyi’liğini, yarattığı etkiye göre mi ölçülmeli? Buna birçok farklı açıdan yaklaşabiliriz ama yalnızca iyi ya da güzel görüntü olmanın ötesinde işlev gören, çalışan tasarılar iyi bir tasarım diyebilir miyiz? Diyebileceklerimizden bazıları olabilir.

Bugüne dek işlerinizde telif sorunları yaşadınız mı? Tasarım alanında dikkatinizi çeken ya da öncelikli gördüğünüz benzeri sorunlar nelerdir?
Doğrudan bir telif sorunu yaşamadım. Ama tasarım alanına ilişkin zaman zaman aklımı meşgul eden ve telif konusuyla da uzaktan akraba olduğunu düşündüğüm başka bir sorundan bahsetmek isterim: “Tasarlanmış olanın” trendler doğrultusunda şekil-karşılık bulması, bunun bir furya hâline gelmesi ve birbirine benzer dillerin çoğalması, popüler görüntüler üretilmesi, tasarımın içerikle ilişkili olmaktansa, o sıralar ne gibi işler sözde “yeni” algısı yaratıyorsa o dille (örneğin fontla, renkle vs.) üretilmesi ve çoğaltılmasını bir problem olarak görüyorum. Hizmet verilen markanın kimliğiyle ne kadar örtüştüğü düşünülmeksizin, her şeye aynı popüler unsurlarla iş üretilmesi, zaman zaman müşterinin de size hiçbir tasarım okuması yapmadan, “tasarlanmış gibi dursun”, “hani şu son zamanlarda çok meşhur font, renk vs. var, öyle bir şey yapalım” gibi taleplerle gelmesine sebep oluyor. Bu durumu mesleki bir sorun olarak görüyorum.



Fear and Fantasy Festival İstanbul için kimlik tasarımı, 2017 | Tasarım ve Sanat Yönetimi: Özge Güven | Metin Yazarı: Cem Yolal-Erçin Sadıkoğlu | Fotoğraf: Mustafa Nurdoğdu | Yaratıcı Yönetmen: İlkay Gürpınar | Müşteri: Kino İstanbul, Fear and Fantasy Festival | Ajans: TBWA İstanbul-Design İstanbul



 

 

İletişim tasarımı alanındaki güncel işleri takip ediyor musunuz? İlgiyle takip ettiğiniz tasarımcılar/ işler var mı?
Güncel işleri, merak duyduğum tasarımcı, stüdyo, platformlar vs. üzerinden takip ediyorum. Takip ettiğim işler ve tasarımcılar daha önceleri direkt grafik tasarım ile ilişkili olanlardı. Onları yine takip ediyorum ama grafik tasarım haricindeki disiplinleri ya da grafik tasarımla dolaylı ilişkisi olan dünyaları takip etmek daha enteresan başladı. Grafik tasarım bilgisiyle başka neler üretilebilir sorusunun peşinden gidiyorum. Bahsetmeye çalıştığım durumları örneklendirebilmek adına, bir tekstil markası olan Dusen Dusen’i incelemenizi öneririm. David Humphries’in bir mekânda yarattığı grafik formlar ve dokular ile Vallee Duhamel ikilisinin yönetmenliğindeki filmleri görmenizi tavsiye ederim.

Şu an neler üzerinde çalışıyorsunuz? Yeni projeleriniz var mı?

Üzerinde çalıştığım, eşzamanlı devam eden birçok iş var ancak bir şey icat ettim geçtiğimiz karantina günlerinde. Sesli, görüntülü, yazılı diyalogların hepsini yaptık salgın sürecinde. Bunlara bir de çizili diyaloglar ekledim. Bu şekilde haberleştiğim birileri var. Konuşmalarımızı deşifre eder miyim bakalım…

Ne zamandır GMK üyesisiniz?
Üniversite öğrenciliğimden bu yana GMK üyesiyim.

GMK’nın çalışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
GMK’nın, bizi bir ortak çaba etrafında bir araya getirmesi, tasarım eğitimine ilişkin projeleri, grafik tasarıma ilişkin yayınları ve Grafik Tasarım Sergilerinin bizim için bir geleneğe dönüşmüş olması ile meslek hayatımıza güzel eşlik ettiğini düşünüyorum. Üye tasarımcılarla daha çok işbirliği yapan, tasarımcıları birbiriyle konuşturan, iç sirkülasyonu daha yoğun bir yapı hâline gelebileceğini düşünüyorum. Türkiye’de iş üreten bir tasarımcı olarak benim mesleki gündemimi GMK yaratıyor olsa fena olmaz, yani daha çok konuşmak, konuşturmak gerek sanki. Burada her birimize de görev düşüyor elbette.

 

"Aylaklar" sergisi için kimlik tasarımı, 2017 | Müşteri: Fransız Kültür Merkezi

 


 
Mesleğinizin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Gelecek hakkında senaryolar üretmiyorum. Grafik tasarım bilgisiyle neler yapılabildiğine, yapılabileceğine odaklanıyorum. İletişime ihtiyaç her zaman var. Görsel iletişim gitgide daha da değerli hâle geliyor. Bu dönüşüme dahil olmak, yeni mecraların kullanıcısı, meraklısı olmak gelecekte de iletişim meselesini o zamana uygun biçimde çözebilmemizi sağlayacaktır.

Bugünkü siz, mesleğinin henüz başındaki size ne söyler?
Sakin ol.

 

*Röportaj: Eda Gündüz (GMK Üyesi)